Anasayfa » Genel » SES ANKARA ŞUBEDEN SAĞLIK EMEKÇİLERİNE ÇAĞRI: SALGINDAN KORUNMAK İÇİN KENDİ ÖNLEMİNİZİ ALIN
SES ANKARA ŞUBEDEN SAĞLIK EMEKÇİLERİNE ÇAĞRI: SALGINDAN KORUNMAK İÇİN KENDİ ÖNLEMİNİZİ ALIN

SES ANKARA ŞUBEDEN SAĞLIK EMEKÇİLERİNE ÇAĞRI: SALGINDAN KORUNMAK İÇİN KENDİ ÖNLEMİNİZİ ALIN

COVİD CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK! TÜKENİYORUZ!

Sağlık Bakanlığı verilerine göre 09/08/2020 tarihi itibariyle toplam vaka sayısı 241 bin can kaybı ise 5844 oldu. Son dönemde toplam hasta ve yoğun bakım hasta sayısının oransal artışının en fazla olduğu illerden birinin de Ankara olduğu ifade edildi.

Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri salgınla ilgili görüşlerin Sağlık Bakanlığının veriler üzerinden açıklanmasının yanlış olduğunu ve toplumu yanılttığını, bu veriler üzerinden politika belirlenmesinin doğru sonuç doğurmayacağını biliyoruz. Mayıs ayından itibaren Sağlık Bakanlığı salgının seyrinin böyle gitmemesi gerektiğini ifade etmektedir. Dünya geneli birçok ülke 2. dalgadan bahsederken ülkemizde vaka sayısının halen binli sayılarda seyretmesi birinci dalganın atlatılamadığının göstergesidir.

İlimiz yataklı tedavi kurum başvuru sayısı, ortalama, aylık 3 milyon olurken, pandeminin ilk üç ayında 600 bine kadar düşmüş ,Mayıs ayı sonrası 800 binle başlayan ivme hızla artış göstererek normal dönem seyrine yaklaşmıştır. Yoğun bakım yatak doluluk oranı pandemi sürecince %75’lerin üzerinde seyrederken bugün ilimizde bazı hastanelerde yoğun bakım ve normal servislerde boş yer bulunamamaktadır.

İlimizde Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji EAH, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları EAH, Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH dışında tüm hastanelerde Covid-19 tanısı ile yatan hastalar bulunmaktadır. İlimiz hastanelerinde tedavi altında 3500’e yakın pozitif tanılı ve şüpheli hasta bulunmakta, bu hastaların 2000’e yakını pozitif tanılı hastalardan oluşmaktadır. Yatan hastaların 200’e yakını yoğun bakım hastasıdır.

Artan vaka sayılarına bağlı olarak hastanelerde yer kalmamıştır. Bu durum mutlak yatış yapması gereken hastaların acil servislerde bekletilmesine, ancak kliniklerde yer açılması halinde tranferlerinin gerçekleştirilmesine neden olmaktadır. Tanı alan hastalar, bulguları hafifse ilaçla tedavisi verilerek evlerine gönderilmekte, zamanla tablosu ağırlaşan bazı hastalar tekrar hastaneye müracaat etse de müdehalede geç kalınarak hayatını kaybetmektedir.

Evde takip edilen hastaların artması nedeniyle, her aile hekimliği birimine testi pozitif ve temaslı 35-45 hasta düşmektedir. İlimizde 450 aile sağlığı merkezinde 1700 civarı aile hekimliği birimi olduğu düşünüldüğünde pozitif hasta ya da temaslı hasta sayısı ortaya çıkmaktadır. Aile hekimleri tarafından takip edilen hastaların 3’te 2’sinin pozitif tanılı hasta olduğu bilinmektedir. Bu durum ilimizdeki toplam pozitif vaka sayısının yaklaşık 50 bin civarında olduğunu göstermektedir. Bu testler ile ortaya konan vaka sayısı ile semptom göstermeyen hasta oranı düşünüldüğünde riskin ve salgının boyutu ortaya çıkmaktadır.

Bu artışlar nedeniyle pandemi süresince acil vakalar dışında kullanılmayan ağız diş sağlığı merkezleri ve birçok hastanenin aktif hizmet sunmayan bölümlerinden 788 sağlık çalışanı son bir haftada filyasyon çalışmaları kapsamında görevlendirilmiştir.

Sağlık Bakanlığı 1 Haziran sonrası normalleşme adımlarının yarattığı sonuçları dikkate almalı ve bundan sonraki süreçte atılacak adımlarda halkımız ve sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sağlığını riske atmaktan vaz geçmelidir. Normal dönemde Ankara ilinin yatak doluluk oranları Sağlık Bakanlığı ve Üniversite Hastaneleri için %70 civarında iken, pandeminin ilk 3 aylık döneminde ortalama aylık yatması gereken hasta sayısı, Sağlık Bakanlığı; 41000, Üniversite;17000 olup yatışları yapılmamış, ertelenmiştir. Normalleşme süreciyle birlikte biriken bu hastalar yoğunluklu olarak özel hastanelere başvurmuştur.

Salgın nedeniyle ve normalleşme rehberine göre Sağlık Bakanlığı; 11230, Üniversite; 5160 adet yatağın hepsinin Sağlık Bakanlığı’nın kendinin yayınladığı Normalleşme Rehberi’ne göre kullanılması mümkün değildir. Ankara ili için yatak doluluk oranları hesaplanması toplam yatak sayısı üzerinden değil fiili yatak üzerinden ifade edilmesi, durumu daha net ortaya koyacaktır.

Yoğun bakım doluluk oranları ifadesi de yanıltıcı olabilmektedir. İlimizde yoğun bakım kapsamında yetişkin yoğun bakım yatakları üzerinden doluluk oranı ifade edilmesi gerekmektedir. Yoğun bakım yatak sayısına yenidoğan ve çocuk yataklarının dahil edilerek verilmesi yoğun bakım doluluk oranlarının yanlış ve yanıltıcı ifadesine neden olmaktadır.

Bakanlığın açıkladığı doluluk oranları hem hayatın normal seyrindeki sağlık hizmeti taleplerine, 3 aylık ertelenen sağlık talebinin yoğunluklu olarak bu dönemde karşılanmasına ve pandeminin yarattığı yoğunluğa aykırıdır.

Bizim genel olarak ifademiz tüm yatakların dolu olduğu değildir. Pandemi nedeniyle fiili olarak kullanılabilir yataklarda ve Covid-19 tanısı alan hastaların yatırılacağı klinik yataklarında boş yer kalmadığıdır.Nitekim Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’nün Pandemi Değerlendirme Toplantısı sonrası aldığı kararlar resmi yazıyla kurumlara gönderilerek kamuoyunda tartışmaya açılmış ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü 1 Haziran Normalleşme kararından geri adım atmak zorunda kalmıştır.

Şubemizin 16 Haziran’da kamuoyuyla paylaştığı Normalleşeme Raporu ile atılan adımların yanlış olduğunu vurgulamış, eleştirmiş ve sağlık hizmetlerinde kaos yaşanacağı uyarısını yapmıştır. İl düzeyinde idarecilerin ciddiyetsiz ve öngörüden uzak politikaları nedeniyle biz emekçilerin taleplerinin ve önerilerinin dinlememesi sonucunda ilimiz bugün sağlık hizmetlerinde öngördüğümüz kaosu yaşamaktadır.

Normalleşme süreci ile birlikte hastaların yoğunluklu olarak hastanelere yönlendirilmesi ilimizde bulunan Kamu hastanelerindeki (Üniversite hastaneleri dahil) yaklaşık 16.500 yatağın, 1600 civarı yetişkin yoğun bakım yatağının dolmasına neden olmuştur.

İktidarın pandemi ile mücedele kapsamında özel hastaneleri dışarıda tutması ilimizde 3200 civarı toplam yatağın 450 civarı yoğun bakım yatağının kullanımını engellemiştir. Covid19 dışı hastalar kamu hastanelerinde yer bulamamaları nedeniyle özel hastanelere gitmek zorunda bırakılmıştır.

Bugün ilimizde Şehir Hastaneleri gibi bulaş riskini arttıran ve kontrolü imkansız bırakan yapılar yerine şehrin bir çok noktasında hizmet veren hastaneler olsaydı sağlık hizmetleri daha doğru ve ertelenmeye ihtiyaç duyulmadan kontrollü bir şekilde sürdürülebilecekti.

Pandemi süresince sağlık hizmetlerin durma noktasına getiren durum; sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması ve iktidarın kendini yeniden yaratmak amacıyla uyguladığı popülist sağlık politikalarının sonucudur. Sağlık alanında atılan yanlış adımlar sağlık hizmetlerinin zarar görmesine neden olurken , sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yaşamlarını doğrudan tehdit etmektedir.

Bu süreçte sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, haklarında iyileştirme yapılmadığı gibi çalışma alanlarında daha da yoğunlaşan iş yükü ile birlikte riskle karşı karşıya bırakılmışlardır. Normalleşme söyleminin hasta yoğunluğunu arttırması ile birlikte iş yerlerimizde artan iş yükü pandemi süresince hem bedensel hem de psikolojik olarak yorulan sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini tükenmişlik noktasına getirmiştir.

İlimizde sağlık emekçilerinin izinleri kısıt gün üzerinden verilirken, 1000 yakın sağlık emekçisi son bir haftada mantığa aykırı şekilde ikamet ettiği alanlardan uzakta pandemi ile mücadele kapsamında dayatmalar ile görevlendirmiştir.

Dünyanın pek çok yerinde pandemiden ders çıkaran iktidarlar sağlık çalışanlarının haklarında ve sağlık sistemlerinde iyileştirmeler yaparken, ülkemizde güvenceli istihdam, temel ücrette iyileştirme, 3600 ek gösterge, yıpranma payı gibi haklarda iyileştirme yapılmadığı gibi, sağlık sistemlerinde neoliberal talan sürdürülmeye devam etmektedir.

İktidarın, Covid 19’un, maddi külfetinden kurtulmak için, SGK genelgesi ile ,sağlık ve sosyal hizmet alanında meslek hastalığı ve iş kazası statüsünden çıkarması, sağlık alanında tüm kaynaklarını Şehir Hastaneleri gibi talan ve rant amaçlı adımlara, uygulamalara aktarması önceliğini ve biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine bakış açısını ve verdiği değeri ortaya koymaktadır.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri Sağlıkta Dönüşüm adı altında getirilen yeni sağlık sisteminin yarattığı sorunlar nedeniyle tükenmişlik hali içindeyken, pandemi kapsamında bilimsellikten uzak, sağlık emekçilerinin taleplerini görmezden gelen, haklarını gasp eden uygulamalar hayata geçirilmektedir. Sağlık ve sosyal hizmet alanında beklentilerinin karşılanması bir yana temel haklarda dahi kayıpların yaşandığı süreçten geçilmektedir. Bu durum hem ruhsal hemde bedensel olarak sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine zarar vermektedir.

Bürokratlar her seferinde salgınla etkin mücadelenin sağlık emekçilerin sağlığını korumadan geçtiğini unutmaktadır. Salgınla etkin mücadele başarısının sağlık sisteminin başarısı olarak gösteren açıklamalar yapılmasını kabul etmediğimiz gibi son yapılan açıklamalar ile sağlık hizmetlerinin sadece hekimler tarafından sunulduğunu düşünen Sağlık Bakanı başarıyı sadece hekimlere ve kendi sağlık sistemlerine indirgeyerek aslında özveri ile çalışan bütün sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini görmezden geldiğini dile getirmiştir.

İktidarın sağlık emekçilerine bakış açısı emeği yok saymasından ve emek mücadelesine bakış açısının sorunlu olmasından kaynaklanmaktadır. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taleplerinin ortaya konulduğu basın açıklamaları gibi demokratik haklar ve kaybettiğimiz sağlık emekçisi arkadaşlarımız için saygı duruşu ve anmalar bu bahaneyle yasaklanırken, hükümet her alanda kendi propagandasını sürdürmekten geri durmamıştır. Temsili olarak yapılacak toplanmalara izin vermeyen iktidar 15 ve 24 Temmuz gününü miting ve propaganda amacıyla kullanarak, halkın sağlığı konusundaki samimiyetini de bir kez daha göstermiştir.

Fabrikalarda, sokaklarda, kamu kurumlarında gerekli toplumsal ve ekonomik önlemleri ve adımları atmayan iktidar, artan vakıa sayılarını vatandaş davranışına indirgeyerek pandemiyle etkin mücadele ciddiyetini de ortaya koymuştur. Pandemi mücadelesinin sorumluluğunu sadece halka yükleyip , koruyucu ve önleyici tedbirleri yerinde ve doğru alamamak iktidarın en büyük başarısızlığıdır ve salgınla etkin mücadeleye de zarar vermiştir. Bu durum canla başla salgınla mücadele eden sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin mücadelesini boşa çıkardığı gibi sağlıklarını da riske atmaktadır. Her geçen gün iyileşen ve taburcu olan hastalardan daha fazlası sağlık kurumlarına başvurmaktadır.

Bugün illerde nitelikli filyasyon çalışmasının dahi yapılmaması nedeniyle salgının seyri kontrolü imkansız hal almıştır.Tüm bu olumsuzluklar sonbahar dönemi ile birlikte sağlık sisteminde daha da ciddi sorunlar ortaya çıkaracağı bir gerçektir.

Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak halkımızı iktidarın umursamazlığı karşısında kendi önlemlerini almaları konusunda uyarıyoruz. Ayrıca bütün sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini pandeminin ilk zamanlarında ortaya koyduğumuz çalışmaları referans göstererek etkili bir mücadele için SES’ de örgütlenmeye davet ediyoruz.