Anasayfa » Genel » ADALET SAĞLANSIN, EBRU VE AYTAÇ YAŞASIN
ADALET SAĞLANSIN, EBRU VE AYTAÇ YAŞASIN

ADALET SAĞLANSIN, EBRU VE AYTAÇ YAŞASIN

Adil yargılama talebiyle 233 gündür açlık grevinde olan avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın taleplerine dikkat çekmek için SES Ankara Şubesi ,ATO, ÇHD, ÖHD, İHD, ve TİHV’den oluşan sendika, oda ve dernekler bugün ( 22 Ağustos 2020 )  ATO’da bir basın toplantısı yaptılar. Basın toplantısına sendikamızı temsilen SES Ankara Şubesi Eş Başkanı Nazan KARACABEY ve Yönetim Kurulu üyesi Yüksel DELİCE katıldı.

BASIN AÇIKLAMASI METNİ

Avukat Ebru Timtik 233, Avukat Aytaç Ünsal 202 gündür adil yargılama talebiyle açlık grevini sürdürmektedir. Yaşamları için geçen her saat, her dakika kritik öneme sahiptir. Geri dönüşü olmayan sağlık sorunları yaşamamaları için geçen her saniyenin önemi ortadadır. Nitekim Adli Tıp Kurumu da durumun ciddiyetini ortaya koymuş, cezaevinde kalmalarının yaşamsal açıdan risk oluşturduğuna dair rapor düzenlenmiştir.  Bu tıbbi gerçekliğe rağmen adli merciler tarafından insan hakları hiçe sayılarak tahliyeleri gerçekleştirilmemiştir.

30 Temmuz günü Av. Ebru Timtik Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’ne ve Av. Aytaç Ünsal, Halkalı’da bulunan Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Kaldırıldıkları hastaneler pandemi hastaneleridir. Açlık grevinin bu aşamasında kişilerin bağışıklık sistemlerinin çöktüğü göz önüne alındığında bu kararın Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın sağlığına zarar verebilme riski son derece yüksektir.  Yine avukatların başvurularındaki bilgilere göre 24 saat ışığı açık tutulan bir ortamda, temizlik için gerekli olanaklardan yoksun, havalandırma koşulları sınırlı bir ortamda tutuldukları anlaşılmaktadır. Bu durum zaten diken üstünde olan durumu daha riskli hale getirmektedir.

“Mahkûm koğuşu”  denilen ve cezaevi ortamından daha kötü koşulların olduğu bir hastane ortamı,  böylesi kritik bir dönemde çok daha büyük bir risk ve sorun oluşturmaktadır. Mahkum koğuşunda olmalarının Timtik ve Ünsal üzerinde yarattığı bir başka zorbalık ise psikolojik olarak oluşturulan  “Zorla müdahale” tehdididir. Hem ulusal hem uluslararası bildirgelere göre böyle bir girişim kabul edilemez ve onurlu yaşam ve ölüm hakkı ile bağdaşmaz. Etik olarak kabul edilemez.

Sağlık hakkı, kişinin kendisi ve bedeni hakkında özgürce karar alabilmesi ve hekimin de kişinin almış olduğu bu karara saygı göstermesiyle korunabilir. Açlık grevi ya da farklı nedenlerle kişinin özerk kararlarına uyulmaması, aksi yönde müdahalelerde bulunulması bu hakkın ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.

Açlık grevi veya ölüm orucuna katılan kişinin sözlü ve yazılı beyanına aykırı bir müdahalede bulunamayacağı, hukuken ve etik açıdan tartışılmayacak açıklıkta olup hayatî tehlikenin varlığı öne sürülerek, hükümlülerin kendi isteği dışında, zorla beslenmesi ya da tedavi edilmesi “insanlık dışı veya onur kırıcı nitelikte muamele” anlamına gelecektir. İşkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye tabi olmama hakkı mutlak bir haktır ve hiçbir koşulda ihlal edilemez.

Dünya Tabipler Birliği Malta Bildirgesi’nin 21. maddesinde de “Kişinin yararına olduğu düşünülse bile; tehdit, zorlama, güç kullanımı veya fiziksel kısıtlamalarla beslemenin insanlık dışı ve onur kırıcı bir tedavi biçimi” olduğu belirtilmektedir. Bir hekimin böyle bir müdahalenin parçası olması halinde hem meslek etik kuralları hem de hukuki düzenlemeler yönünden hatalı/kusurlu kabul edilecektir.

İşkencenin belgelenmesi ve değerlendirilmesinde Birleşmiş Milletler’in temel metni olan İstanbul Protokolüne göre, zorla muayene etik dışı bir tutum olarak değerlendirilmektedir.

Zorla müdahale; uygulama sırasında kullanılan yöntemler, kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığını bozmakta, yaşama ve sağlık hakkını ortadan kaldırmaktadır.  Kaldı ki Türkiye’de ve dünyada doğrudan zorla müdahale kapsamındaki girişimler sonucu insanların yaşamını yitirdiği ya da sağlıklarının zarar gördüğü durumlara çokça tanık olunmuştur. Hekimler ve sağlık emekçileri bu nedenlerle zorla müdahalenin aslında yaşamı kurtarmadığını, aksine yaşam hakkını tehdit ettiğini, hasta ile ilgili tüm ilişki ve diyalog olanaklarını tükettiğini, açlık grevi yapan kişinin belki de hayata tutunduğu son bağı kırdığının farkında olmalıdırlar.

İlgili hastanelerde Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal’ın hekimlerini ve onlar ile ilgilenen sağlık emekçilerini bir kez daha Türk Tabipleri Birliği Etik Kurul görüşleri çerçevesinde tutum almaya, Adalet Bakanlığı’nı ise sorunun esasını çözecek adımlar atmaya davet ediyoruz. Adil Yargılanma hakkı da sağlık hakkı kadar hayati bir hak olup, bu hakkın önünde durmak yerine yetkilileri kulak vermeye ve cevap olmaya çağırıyoruz.

Ankara Tabip Odası

Çağdaş Hukukçular Derneği

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği 

İnsan Hakları Derneği 

SES

TİHV