Anasayfa » MANŞET » DÜNYA SOSYAL HİZMET GÜNÜ! SES ; “LÜTUF” DEĞİL, SOSYAL HİZMET
DÜNYA SOSYAL HİZMET GÜNÜ! SES ; “LÜTUF” DEĞİL, SOSYAL HİZMET

DÜNYA SOSYAL HİZMET GÜNÜ! SES ; “LÜTUF” DEĞİL, SOSYAL HİZMET

Dünya Sosyal Hizmet Günü nedeniyle bugün SES Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı yapıldı. Genel Merkez Yürütme Kurulu adına SES Eş Genel Başkanı Gönül Erden,  açıklamayı basınla paylaştı. Gönül Erden;

bu yıl sosyal hizmetler gününün iktidar tarafından uzun zamandır izlenen ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle kadınların, çocukların, engellilerin, yaşlıların, yoksulların, mültecilerin, LGBTİ’lerin haklarının korunmasına acil olarak ve giderek artan şekilde ihtiyaç duyulduğu, buna karşılık sosyal hizmetler alanında izlenen politikaların ise sorunları çözmek bir yana, daha da derinleşmesine neden olacak boyutta yürütüldüğü bir süreçte karşılandığını” belirtti.

Gönül Erden sözlerinin devamında;

Sosyal hizmetler alanı, iktidarların ideolojilerinden ve oy hesaplarından bağımsız olarak planlanması gereken özel bir alandır. Sosyal hizmetlerde yapılması gereken, sosyal hizmetin kamusal bir hizmet olarak sunulması, ihtiyaç duyan herkesin ayrımsız şekilde, ücretsiz, eşit, nitelikli ve anadilinde hizmete ulaşmasının sağlanması için politikalar üretmektir. Oysa yıllardır izlenen politikaların her adımında sosyal hizmetler, AKP’nin ideolojik bakışı ve ihtiyaçları üzerinden şekillendirilmekte, hizmete ihtiyaç duyan kesimlerin ihtiyaçları değil, AKP iktidarının ihtiyaçları ön planda tutulmaktadır. Çocukların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunması başta olmak üzere çocukların temel haklarının korunması, sağlıklı ve haklarına saygı gösterilen bir ortamda yetişmelerinin sağlanması devletin sosyal hizmet görevlerinin en başında gelmektedir” dedi.

BASIN AÇIKLAMASI METNİ

“LÜTUF” DEĞİL, SOSYAL HİZMET

Her yıl Mart ayının üçüncü Salı günü, Dünya Sosyal Hizmet Günü olarak adlandırılmakta,  sosyal hizmet emekçileri tüm dünyada bugünü sosyal hizmetler alanının ve sosyal hizmet emekçilerinin durumunun tartışıldığı ve sorunlarına çözüm arandığı, taleplerin ifade edildiği bir gün olarak değerlendirmektedir.

Bu yıl sosyal hizmetler gününü iktidar tarafından uzun zamandır izlenen ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle kadınların, çocukların, engellilerin, yaşlıların, yoksulların, mültecilerin, LGBTİ’lerin haklarının korunmasına acil olarak ve giderek artan şekilde ihtiyaç duyulduğu, buna karşılık sosyal hizmetler alanında izlenen politikaların ise sorunları çözmek bir yana, daha da derinleşmesine neden olacak boyutta yürütüldüğü bir süreçte karşılıyoruz.

Sosyal hizmetler alanı, iktidarların ideolojilerinden ve oy hesaplarından bağımsız olarak planlanması gereken özel bir alandır. Sosyal hizmetlerde yapılması gereken, sosyal hizmetin kamusal bir hizmet olarak sunulması, ihtiyaç duyan herkesin ayrımsız şekilde, ücretsiz, eşit, nitelikli ve anadilinde hizmete ulaşmasının sağlanması için politikalar üretmektir. Oysa yıllardır izlenen politikaların her adımında sosyal hizmetler, AKP’nin ideolojik bakışı ve ihtiyaçları üzerinden şekillendirilmekte, hizmete ihtiyaç duyan kesimlerin ihtiyaçları değil, AKP iktidarının ihtiyaçları ön planda tutulmaktadır.

Çocukların her türlü şiddet, ihmal ve istismardan korunması başta olmak üzere çocukların temel haklarının korunması, sağlıklı ve haklarına saygı gösterilen bir ortamda yetişmelerinin sağlanması devletin sosyal hizmet görevlerinin en başında gelmektedir. Bunun sağlanabilmesi için ise çocukları anne karnından 18 yaşını doldurana kadar her aşamada kurumsal olarak sarmalayacak, koruma ve önleme hizmetlerini önceleyen, erken uyarı sistemine dayalı, çocukların karşılaşabilecekleri riskleri en aza indirebilecek, herhangi bir istismar durumunda ise en hızlı ve etkili şekilde çocuğu koruyabilecek bir çocuk koruma sistemine acil olarak ihtiyaç bulunmaktadır. Oysa bugün çocuklar açısından karşı karşıya olduğumuz tablo, böylesi bir koruma sisteminden çok uzakta olduğumuz bir tablodur. Tüm çocukların korunması, eksiklerin tespit edilerek giderilmesi ve diğer kurumların koordinasyon içinde çalışmasını sağlamakla görevli olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır. ASPB’nin ise çocuklarla ilgili yürüttüğü hizmet politikaları ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Çocukların korunmasına yönelik bütünlüklü bir Çocuk Koruma Sistemi bulunmamaktadır. Bakanlığın elinin değdiği, çocukların korunmak üzere yer aldığı kurumlardaki hizmetlerle ilgili ise endişemiz büyüktür. Özellikle Çocuk Evleri, Sevgi Evleri olarak yapılandırılan kurumlarda neler yaşandığı tamamen kapalıdır, çocuk örgütlerine dahi açık değildir. Çocuklara yönelik hizmetler sayısız protokollerle vakıflara açılmıştır. Bakanlık, protokoller eliyle kendi işini hangi kriterlere göre çalışacağını kontrol edilemeyen vakıflara devretmekte, bu alandaki denetimi ortadan kaldırmakta, çocukları vakıfların insafına terk etmektedir. Bu devrin sonucunun ne olduğunu Ensar Vakfı başta olmak üzere birçok örnekten biliyoruz. Yine bu alanda yaygın olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan protokollerle ve çeşitli görevlendirmelerle, din görevlileri çocuklara yönelik hizmetlerde çalıştırılmaktadır. Meslek elemanı sayısı oldukça yetersizken, din görevlisi artırılmakta, çocukların rehabilitasyon süreci din görevlilerine bırakılmaktadır. Gerici ve muhafazakar politikalar toplumsal yaşamın tamamına olduğu gibi hizmetlerin esasına da yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Tüm bu tablo ise çocuklara ilişkin mevcut kaygılarımızı daha da artırmaktadır.

Yine kadın erkek eşitliğinin sağlanması, kadınların sosyal, siyasal ve ekonomik alanda karşılaştıkları ayrımcılığı gidermek, kadına yönelik şiddetin önlenmesinden ve şiddete maruz kalan kadınların her düzeyde korunması sosyal hizmetlerin önemli alanlarından biridir. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM)nün bütçesi 2014’ten bu yana azalırken, kadınlarla ilgili izlenen hizmetlerde kadın erkek eşitliği politikası temeli yoktur; metinlerden eşitlik ifadeleri ayıklanmıştır, kadını değil aileyi temel alan politikalar hizmetlerin esasına yerleştirilmiştir. En can yakıcı sorunlarımızdan biri olan kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların korunmasında ise sorunlar giderilmemiş, devam etmektedir. Kadınların başvurularını kolaylaştıracağı iddiasıyla kurulan ve tek kapı sistemine dayalı Şiddet Önleme Merkezleri hizmeti kolaylaştırmamıştır. Aksine, ŞÖNİM’ler kurulduğundan itibaren kadınlarla ilgili çalışan kadın örgütlerinin ve belediyelerin bağımsız çalışabilme olanakları ortadan kaldırılmanın aracı olarak hizmet görmüştür.

Sosyal yardımlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesinde en yüksek kalemi oluşturan alandır. Sosyal yardımlar uzunca bir zamandır, uygulanan politikalar eliyle oluşturulan ve yaygınlaştırılan yoksulluğun iktidarın kendine oy devşirmek için kullandığı, yardım alanları bağımlı hale getiren bir uygulamaya dönüşmüş durumdadır. Sosyal hizmet, bir hak olmaktan çıkartılmış, “yardım” ve “lütuf” haline getirilmiştir. Sosyal yardım politikasındaki iktidarın tutumu, yardım alanların yardımı devletin değil AKP’nin verdiği, AKP değişirse yardımların da kesileceği fikrini yaygınlaştırmaktadır. Bu ise, sosyal yardımların hangi eksende yürütüldüğünü ve bakanlığın nasıl bunun bir parçası haline getirildiğinin en açık örneklerindendir.

Sosyal hizmetler, kamusal bir hizmet olarak sunulmalı, ihtiyaç duyan herkesin ayrımsız şekilde, ücretsiz, eşit, nitelikli ve anadilinde hizmete ulaşmasının sağlanması için politikalar üretilmelidir. İktidarın bakış açısı ve ihtiyaçlarının temel alınmasından vazgeçilerek, sosyal hizmetin gereği olarak hizmet alacak kesimlerin sorunlarını çözmek üzere hizmetler planlanmalıdır. Din görevlileri bu alandan el çektirilmelidir. Diyanet İşleri ile yapılan protokoller iptal edilmelidir. Vakıflarla yapılan her türlü protokol iptal edilmeli, devletin kendi görevi olan hizmetler vakıflara devredilmemelidir. 

Yıllardır uygulanan politikalarla, Sosyal hizmetler alanında çalışan emekçilerin sorunları da çözülmek bir yana, emekçiler giderek artan sorunlarla boğuşur hale getirilmiştir. AKP’nin tüm alanlarda yaygınlaştırmak istediği güvencesiz, esnek, kuralsız ve angarya çalışma sosyal hizmet emekçileri için de geçerlidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde hizmet alımı yoluyla çalıştırılanların sayısı, kadrolu çalışanların sayısının çok daha fazlasına ulaşmıştır.  Hizmet alımı ile çalıştırılanlar temel hizmetler gurubunda yer alan bakım hizmetlerinde çalıştırılmaktadır. Güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması ile emekçilerin bağımsız çalışması daha da engellenmiş durumdadır. Meslek elemanlarının bağımsız çalışmasına müdahale edilmekte, hazırladıkları raporlara, sundukları hizmetin niteliğine müdahale edilmektedir. Güvencesiz çalışanlar işten çıkartılmakla tehdit edilerek, raporların yöneticilerin talimatlarına uygun hazırlanması için baskı yapılmaktadır. Güvencesiz çalıştırılma kaldırılmalıdır. Çalışanların mesleki çalışmalarına müdahale edilmemeli, baskılar kaldırılmalıdır.

Meslek tanımları, mesleklerin sorumluluk alanları ve sınırları çerçevesinde yeniden tanımlanmalı, çalışanların keyfi ve görevleri olmayan işleri yapmaya zorlanması engellenmelidir.

Sosyal hizmetler alanındaki personel eksikliği sürmektedir. Emekçiler uzun sürelerle ve çok, yoğun iş yükü altında, ağır koşullarda ve yıpranarak çalışmaktadır. Sosyal hizmetler ağır ve tehlikeli işler kapsamında tanımlanmıştır. Bu nedenlerle; bir an önce sosyal hizmet emekçilerinin yıpranma payı ve fiili hizmet zammı hakkı verilmelidir. 

Sosyal hizmet emekçileri ne yaptıkları işin karşılığı olacak, ne insanca yaşamayı sağlayacak, ne de farklı kurumlarda çalışanlarla eşit düzeyde ücretler almaktadır. Üstelik alanda farklı statülerde ve farklı koşullarda çalışılma oluşturulmuştur. Çeşitli biçimlerde tutulan nöbetler karşılığında ise ya ücret alınamamakta, ya da çok cüzi miktarlara denk gelmekte ve keyfi uygulamalar yaşanmaktadır.  Sosyal hizmet emekçilerinin ekonomik ve özlük hakları düzeltilmeli, insanca yaşayamaya yetecek ücret almamız sağlamalıdır. Ek ödeme adı altında yapılan her tür ödemeler iki katına çıkartılmalı ve emekliliğe yansıtılmalıdır.

Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği ile tayin ve yer değiştirme hiç bir kurumda olmayan koşullara ve kriterlere bağlanarak emekçiler mağdur edilmeye devam edilmektedir. Yönetmelik değiştirilmeli; mevcut yönetmelik nedeniyle yaşanan mağduriyetler giderilmelidir.

Sosyal hizmetlerde kadrolaşma ciddi boyutlara ulaşmıştır. İdari görevlere sosyal hizmetler dışındaki kurumlardan, alanı ve işleyişi bilmeyen, sadece iktidara yakınlığı değerlendirilerek atamalar yapılmaktadır. Kadrolaşmaya son verilmelidir.

Görevde yükselme sınavı ve unvan değişikliği süreçlerinde, özellikle mülakat sistemi kullanılarak çok açık usulsüzlükler yaşanmış ve hak kayıpları oluşmuştur. Bu usulsüz uygulamaların kaldırılması için mülakat uygulaması derhal kaldırılmalıdır.

Ülkenin tamamında ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde kreş hizmetlerinin sağlanmasından sorumlu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bu sorumluluğunu yerine getirecek politikalar oluşturmadığı gibi, Bakanlık bünyesinde çalışan emekçiler için dahi kreş hizmeti sağlamamaktadır.  Sosyal hizmet alanındaki tüm emekçiler için ücretsiz, nitelikli hizmet veren ve kamu eliyle örgütlenmiş kreş hizmetleri sağlanmalıdır. 

Sosyal hizmet emekçilerinin sosyal incelemeler ve evde hizmet verilmesi gereken durumlar başta olmak üzere güvenliklerinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak sosyal hizmetler alanının ve çalışanların sorunlarının çözülmesi için, sosyal hizmete ihtiyaç duyanlar için ayrımsız, kamusal, eşit, anadilinde hizmet sunulması için mücadele etmeye devam edeceğiz. 20.03.2018

MERKEZ YÖNETİM KURULU

Sosyal-Hizmetler-Günü-basın-toplantısı-foto-1